Istanbul->New York->Istanbul

10 mühim bir sayı.
New York’un Yukarı Batı bölgesinde 86’ıncı sokaktaki evimize ilk taşındığımızda, 3D kapı numaramızı gören bir arkadaşımız “Üç kere üç dokuzdur. Dokuzun gücüne inanın!” demişti. Bizi güldüren bu yorum, o zamandan beri kendi aramızdaki bir şakadır. Fakat bu defa da ben 10’un gücüne inanın diye yazıya başlayabilirim.
New York’ta önce öğrencilik, sonra da sanat işleri ile dolu dolu geçen 10 yılın sonunda, hayat ve iş ortağım Emir Gamsızoğlu ile hayatımızda yeni bir sayfa açıldı. 10 yıl New York’ta yaşadıktan sonra doğduğumuz şehre ve anadilimize geri dönme isteği ile adeta yanıp tutuşur olduk. 11. Yılın sonunda da Istanbul’a geri döndük. Bizi bu yanıp tutuşma haline getiren, daha evvel sahip olmadığımız bakış açısını son dönem işlerimizde irdeleyip farklı formlarda paylaşıyoruz. Ben bu konuyu daha dallandırıp budaklandırmadan kendi temel alanımdaki kısmına değineceğim.
Okul
2006’da Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nden mezun olduktan sonra Fulbright bursu ile Amerika’da Yüksek Lisans eğitimi için önümde çok şanslı bir kapı açılmıştı. Bu şansımı New York şehrinde olabilmek için kullanmak istedim ve neredeyse sadece adresini beğenerek başvuru yaptığım bir okuldan kabul alınca hem mecazi hem de fiziki anlamda uçarak Manhattan’ın yolunu tuttum. Biraz da hasbelkader gittiğim okul, New Actors Workshop, başıma gelen en iyi şeylerden biri oldu. Beni hem oyuncu, hem yönetmen hem de yazar olarak hazırlayan bu okul Amerikan tiyatro ve sinemasının temel taşlarını koyan isimlerin

founders
Paul Sills-George Morrison-Mike Nichols

büyük bir özenle tasarlayıp sunduğu bir programdı. Amerika’daki doğaçlama geleneğinin annesi Viola Spolin’in oğlu Paul Sills ve Sills’in kumpanyasında yetişen Oscarlı yönetmen Mike Nichols ve George Morrison’ın kurduğu bu okul benim için sanat eğitiminde bir ışık oldu. Biliyorum ki bu ışık bana hayat boyu yol gösterecek.
Çırak
Carol Sills rehearsal-1
Carol Sills ile provada

2009’da New Actors Workshop’tan mezun olduktan sonra hemen Spolin-Ist kuruldu. New York’ta öğrendiklerimden beni en çok etkileyen Spolin Metodunu hemen Türkiye’ye taşımak istedim. Spolin ve Sills ailesi ile iletişime geçerek Spolin’in metod kitabını çevirmek için izin aldım. 2010-11 sezonunda kitapların da editörlüğünü yapan yönetmen Carol Sills’in asistanlığını yaptım, bir yandan da Hareket Doğaçlaması derslerinde asistanlık yaparak ve Mike Nichols’ın ustalık sınıflarını asla kaçırmayarak eğitime bir yıl daha devam ettim. Nasılsa çıraklık işimizin en mühim öğrenme sürecidir ve bu süreç hayat boyu devam eder.
 
Gelişme
New York’taki tiyatro ve diğer sanat işlerimle beraber Spolin eğitmenliğini hiç bırakmayarak devam ettirdim. New York’taki Spolin-Ist Oyuncuları gösteriler yaparak seyirci ile buluştuğunda uzun süredir kurduğum bir hayal ete kemiğe bürünmüş oldu.
IMG_0778
Çehov New York’ta

Tiyatro işleri devam ederken bir gün Woody Allen’ın setine konuk olmak Emir ve bana hikayelerimizi film yoluyla anlatmak konusunda cesaret verdi. Hocam Mike Nichols’ın da öğütlerini kulağımıza küpe yaparak 3 farklı film projesine daldık. Artık her anlamda New Yorklu olmuştuk.
Lakin içimde uzaklardan gelen bir ses vardı, gittikçe de yakınlaşıyordu. Hani siz evdeyken sokaktan bir arabanın alarmı öter, önce sizi rahatsız etmez ama zamanla sizi deliye döndürecek bir hale dönüşür, camı açıp “Kimin bu araba kardeşim!” diye bağırasınız gelir. İşte buna benzer bir ses.
Türkçem benim ses bayrağım! 
Fazıl Hüsnü Dağlarca
Dağlarca

Lise yıllarımda üç kafadar olarak gezdiğimiz arkadaşlarım Yasemin ve Okan ile beraber Kadıköy’deki Hayat Kahvehanesine gidip büyük şair Fazıl Hüsnü Dağlarca ile sohbet ederdik. Şişe dibi gözlüklerinin ardında, bizimle hep ağzında hınzır bir gülümseme ve biraz huysuz ifadesi ile konuşurdu Dağlarca. Türkçe aşığı şair bize kelimeler uydurmamızı söylemişti. Bir de “Her gün yazın, hep yazın.” demişti. -Aynı öğüdü yıllar sonra Emir’in bestecilik hocası Pulitzer ödüllü David Del Tredici de ona söyleyecekti. Ustaların vardır bir bildiği.- “Türkçem benim ses bayrağım!” cümlesi hiç aklımdan çıkmaz. Benim içimdeki gitgide yakınlaşan ses de bana Türkçe konuşmamı, anlatmamı, yazmamı söylüyordu. Dağlarca neden bayrak kelimesini seçmişti? Çünkü bayrak bir kültürü bir nevi varoluşu temsil eden bir simgeydi. Benim”eve” dönerek bu”yeni ben” ile varoluş yolcuğuma yeni bir durak eklemem gerekiyordu. En azından ben şu an böyle hissediyorum.
Istanbul’un çekirdeksiz bir karpuz dilimini andıran bu tatlı ve sakin Ağustos ayında Spolin-Ist’in yeni programını hazırlamak, Emir ile kültür işlerimizi geliştirip paylaşacağımız bir yeni ev yaratmak benim için tarif edilmez bir mutluluk. Yeni sezonda Spolin-Ist 3 aylık kurlara bölünen toplamda 2 yıllık bir Spolin doğaçlama metodu eğitimi programı açacak. New York’taki okulum ve okul sonrası edindiğim deneyimlerle yoğrulan kısa süreli eğitimler programımız dahilinde olacak. Spolin-Ist’in yeni programının ismini koyduğumda bir arama yaptım, ve karşıma yine Fazıl Hüsnü Dağlarca çıktı.* Böylece bu işin iyiliğine inancım perçinlenmiş oldu. Spolin-Ist Oyun Okulu 2018 – 19 eğitim yılı programı çok yakında spolinist.com dan duyurulacak.
Daha ne yazayım, bizi izlemeye devam edin 🙂

Ege.

Ağustos 2018, Istanbul

Women of New York

Phew… What a season!
It all started with LPAC’s production of Privatopia by Maria Efstathiadi, where I got to portray a larger than life board member of a gated community, scared of a strange cat and all the other strangers around.
Right after our successful run of 8 shows in two weeks, I was ready for the auditions of Women of New York. A new play that I had written throughout my summer in New York, hanging around the Upper West Side, New York Public Library and Caffe Vivaldi with my straw hat and old laptop.


That laptop went through so many projects, presentations, plays… he’s a proud veteran.
Women of NY_Poster
Design: Emir Gamsizoglu

Women of New York was an ambitious project, with nearly 20 characters, a funky mix of actors and non-actor New Yorkers with diverse ages and backgrounds. That has been one of the key factors in our shows with 4thU-Vday through the years. Now we are 4th U Artivists, carrying the same mission; creating and producing artistic projects/events to raise awareness and funds to stop violence against women and girls. Women of New York was written with the same mission to be premiered by 4th U Artivists. Proceeds benefited three amazing non profits working for women in need; Her Justice (Provides free legal advice for women in need), Restore NYC (Provides services for the victims of sex trafficking) and V-Day (A global movement founded by Eve Ensler the author of The Vagina Monologues).
Feb7_4_FotorOff we started the rehearsal process right before Christmas, most of the early rehearsals were for the monologues, and scenes. Meeting the new cast members one by one and sharing stories, talking about beats, and doing exercises from Spolin and my teacher George Morrison was a real joy as a director and the writer of the play.
IMG_3013Many characters gained their real voices through honest discoveries of the actors playing them. We had several rehearsals in our organizer Deb Roth’s living
room, sipping some hot tea in the breezy cold New York winter. As a theater artist I learned one more time how important it is to open yourself up to your partner and your director. Being vulnerable is the sign of a good actor and theater maker. Our conversations with Tammy (A transgender comedian who performed a part that I had written thinking of her (-Yes, you should totally check her out!), and the rehearsals of mother-daughter scenes with Lynn, Elizabeth, Mary Anne and Shena, as well as our rehearsal with wonderfully talented Niesha who was playing a young woman from Bronx frustrated by the effects of social media and how “real life is not real anymore” were among the gatherings that opened many doors for me.
By the end of February all the small pieces of our puzzle were almost ready to find their places in the big picture. As an actor, I am used to embellishing the piece that I have and, as a director your job is not only guiding the small pieces but also (and more so) creating the whole puzzle.…The colors, and overall shape in which the smaller shapes can find their places and fit in. So there I was in the middle of splashes of colors waiting to find harmony. Those were our ensemble rehearsals where the whole cast got together to rehearse, the group scenes, transitions, entrances, exits, floor plans, sound effects, and lastly music…

Click to enlarge the photos in these collages.

943992_741516015984870_6822133892572672850_n
Luckily my favorite jazz musicians in town both happily accepted to be a part of the show, donating their time and talent for the cause. Having Stephanie Layton and John Lander performing some old timey New York tunes from Gershwin and Ellington added another layer to the show, which made the big picture complete for me.
Before we knew it, it was March 11 ; opening night! Viola Spolin’s warm up games and my beloved teacher Lester Shane’s voice warm up set were there with us as we gathered in a circle with the cast. It was my first time coaching Spolin games with a wig on my head and a heavy make up on my face as the “Homeless Woman”. I cannot wait to check out the footage we took from that warm up 🙂
Women of New York had two successful performances in the beautiful Fourth Universalist Society on Central Park West. Several audience members asked me after the show “What is next for the play?”. Hey! We are New Yorkers after all, it’s all about the next step!! Of course I took this question as a compliment. They had enjoyed the show and wanted to see it have a longer run, and maybe share it with their friends. Hopefully that can happen in the near future… New Yorkers asked me how come I knew what New York women go through so well, and how the characters can be so different from each other. My answer is simple; the women of New York! Especially the diverse group of women I got to meet and work with through our “artivist” group over the last 7 years made me aware of women’s issues both current and past. When it was my first time co-directing The Vagina Monologues with 40 women in the cast in 2011, I was terrified. My fear became awe as we moved on to create a terrific show together with so much joy and kindness. Now I say, bring the women on!

Click to enlarge the photos in these collages.

I am impressed by my cast who followed this long journey, and were so attentive on stage and off stage, my crew who was organized, peaceful, supportive and happy, our A-Team; the volunteers, supporters everyone who were happy to support our cause and my fellow artivists Deb, Lynn, Mary Anne, Zafreen, Pangia, Matt, Erin along with my stage managers Aydin, and Cihangir who were there to lift me up when I fell down. And of course my partner in crime, Emir who so relentlessly worked on every detail of the project starting with graphics, and production.
The world premiere of Women of New York featured these talented people;
Lynn Bourbeau, Mary Anne Holliday, Shena Gryffudd, Elizabeth Raia, Maria Severny, Pangia Macri, Tammy Twotone, Niesha Brown, Derya Celikkol, Lisa Curry, Yi Liu, Luisa Alarcon, Amelia Zuver, Deborah Roth, Rebecca Geneve, Joanie Watkins, Ege Maltepe, Antonio Truyols, Zachary Nading, Nick Velkov. Musicians: Stephanie Layton, John Lander.
And lastly, we are still accepting donations!!
Go ahead and click the NY Charities link and all the way on the bottom, you will see a box to donate whichever amount you wish to contribute. I thank you for your contribution on behalf of our beneficiaries and the women who receive services from them.
DONATION PAGE: http://www.nycharities.org/Events/EventLevels.aspx?ETID=8759
Photo credit: Andrei Severny and Luisa Alarcon

"PRİVATOPİA" Yunan yazarın oyunu New York'taydı

Kasım ayında New York LaGuardia Performing Arts Center’da rol aldığım oyun Privatopia hakkında Milliyet Gazetesi’nde çıkan yazımın tamamını paylaşıyorum.

Yunan yazarın mülteci krizi hakkındaki oyunu bir kısmı Türk, Yunan; dünyanın dört yanından bir kadroyla New York’taydı.

Filmler en azından bir konuda yalan söylemiyor; New York’ta Kasım bir başka. Gri, sarı, kırmızı binalara karışan sarı ve kahverengi ağaçlar, kaldırımda yürürken “Yoksa bir film setinde miyim?” hissi yaratan bir huşu içinde yaprakların üzerinize dökülmesi, tatlı bir rüzgar, yakmayan bir güneş, ve tam da böyle bir sonbahar gününde LaGuardia Performans Sanatları Merkezi’nin büyük sahnesinde Privatopia provaları başladı.

10 kişilik oyuncu kadrosu iki gruba ayrılıyordu. Çünkü oyun birbirinin içine geçmiş iki apayrı dünyanın ekseninde geçiyor. Biz ve Onlar. Benim rol aldığım grup, “içerdekiler” korumalı bir sitede yaşayan ayrıcalıklı sakinler, siteye girmiş yabancı bir kedinin alarmı üzerine olağanüstü bir toplantı düzenliyorlar. Dışardakiler ise, evsizler, işçi ve mülteciler. Oyun, Yunan yazar Maria Efstathiadi’nin ötekileştirilenlerin yaşam öyküleriyle örülü gerçekçiliği absürdizmle birleştiren bir kara komedisi. 

Türk yönetmen Handan Özbilgin’in yaratıcı rejisi, İtalyan, Amerikalı, Arnavut, Japon kısaca dünyanın dört bir yanından çok “New Yorker” bir teknik kadro ile yine dünyanın dört yanından oyuncuları bir araya getiren prodüksiyon metnin etkisini perçinledi. New York’u özel kılan ve beni 10 yıla yakındır sanatçı olarak en çok besleyen de bu çok kültürlülük.

Seyircinin çok etkilenerek, bazen kahkahalar bazen de dikkatli bir sessizlikte izlediği Privatopia’nın açılışına Paris’ten gelen yazar Efstathiadi, oyununun dünya prömiyerinin New York’ta olmasından çok mutluydu. Reji ve oyunculuğun metnini kendisinin bile hayal etmediği bir seviyeye taşıdığını belirten yazar oyununu bu kadroyla Yunanistan’a götürmeyi arzu ettiğini belirtti.

Bir Türk oyuncu olarak benim için bu oyunun öne çıkan iki büyük etkisi var. Şüphesiz ilki, Türkiye, Yunanistan ve diğer bir çok Avrupa ülkesinde güncel bir konu olan mülteci krizi konusunda, henüz bu konuda çok fikri olmayan Amerikan seyircisi için bir farkındalık yaratmak. Başkan Obama önümüzdeki birkaç yıl içinde 100.000’e yakın mülteci kabul edeceklerini belirtti. Kendini gelişmiş kabul eden her ülkenin sorumluluk alması gereken bu insan hakları meselesi, her ne kadar sıklıkla New York Times’ın anasayfasında yer alsa da, New York’luların uzaklardan aldığı haberlerden biri. Malum öngörüsüz insanoğlu bir şey gözlerinin önünde olmadan gerçek bir farkındalığa sahip olamıyor, gazete manşetlerinin de hayatın içine işleyen bir etkisi olamıyor. LaGuardia Performans Sanatları Merkezi geçtiğimiz yıl boyunca 11 Eylül sonrası Amerika’da Müslüman Kimliği projesinin ardından, bu sezon yaşanan mülteci krizi hakkında performans projeleri, panel ve bağış etkinlikleri düzenleyerek konu hakkında farkındalık yaratıyor. Farklı etnik gruplardan genç bir seyirci kitlesine hitap eden kurum sanatın varoluş sebeplerinden belki de en mühimini New York’lulara hatırlatırcasına kültürler arasında diyalog kuruyorlar.

Diğer kayda değer deneyimim ise Yunan oyuncularla aynı sahneyi paylaşıyor olmaktı. Partnerlerimden Ioanna Katsarou ve Fotis Batzas ile sıklıkla kültürlerimizin ne kadar benzediğinden bahsediyoruz. Katsarou “Türk sanatçılarla çalışmak büyük bir keyif çünkü sanat, estetik, espri anlayışımız o kadar aynı ki! Türkler ve Yunanlar yüzyıllarca yan yana yaşadı ve birbirini etkiledi, bunun aksini söylemek aptallıktır” diyor ve ekliyor “Türk bir yönetmenin çağdaş bir Yunan yazarın oyununu seçmesi benim için çok mutluluk verici”. Babası uzun yıllar Türkiye’de yaşayan Fotis Batzas ise “Babam Istanbul’daki Yunan, Yunanistan’daki Türk olarak hep ötekileştirilen kişi oldu. Böyle bir oyunda rol almak benim için çok anlamlı” diyor.

Yönetmen Özbilgin “Maria’nın oyununu okur okumaz çok heyecanlandım. Mülteci krizine ilk tepkiyi veren ülkelerden Türkiye ve Yunanistan’lı iki sanatçı olarak bu güncel konu hakkında bir eseri New York seyircisiyle buluşturmak benim için adeta bir görevdi.”

Korunaklı sitede yaşayan Privatopia sakinleri bize fakirle zenginin arasındaki uçurumun artarak, korkuların tetiklenmesiyle kaynayan bir kazana dönüşen toplumu anlatıyor. Oyunun sonunda ise siteye giren bu vahşi kedinin bir Hello Kitty balonu olduğunu görüyoruz. Bizi korkutan birçok şey şişirilmiş birer balon olmasın?


Fotograflar: Joey Liu

My Fall of Theater

IMG_8086
Privatopia in rehearsal!

The season started in full swing; First with music through our Classical for All concert series in Greenwich Village, then PRIVATOPIA ; a new play I’m taking part in as an actor! This was a chance to go back to one of my artistic homes; LaGuardia Performing Arts Center where I have premiered one of my first plays; “TEA for 3” back in 2012.

By the acclaimed writer Maria Efstathiadi, Privatopia is a multi-layered text about the increasing fear of “otherness” and the obsession of exclusivity in modern societies. After being shaken by the horrific news about the refugees fleeing from war in Syria, I think there can’t be a better time for the world premiere of this play. 

From the very first reading I was startled by the discussions among the board members of the “gated community”. 

“Everyone is talking about alternative lifestyles, we turned it into reality”

I’m playing one of the privileged characters living in this secure, gated community, where everything is in private hands, the food is organic, and the doors are sprayed with cyclonytode to prevent outsiders from entering. And yet, a strange cat was able to get in and even give birth to six kittens! 

Gated Community of Privatopia
Gated Community / Privatopia in rehearsal

While the board members are discussing this critical issue of what to do with this CAT, on the other side of the wall refugees are sharing their stories with the audience. The stories that most of us only hear from newspapers.

To me, Privatopia is an absurd, funny and poetic “clownery” opening a window into our own fears. I find fear to be a very distinct feeling that everyone in our modern world of comfort and technology is constantly promoting to sell us stuff like insurance, drugs, and even wars. 

What are you afraid of?

Come see* Privatopia at LPAC and let me know what you think after the show!

DATES:

Thu Nov 5, 2015 | 8:00P
Fri Nov 6, 2015 | 8:00PM
Sat Nov 7, 2015 | 8:00PM
Sun Nov 8, 2015 | 3:00PM
Wed Nov 11, 2015 | 2:30PM
Thu Nov 12, 2015 | 8:00PM
Fri Nov 13, 2015 | 8:00PM
Sat Nov 14, 2015 | 8:00PM

*LPAC is offering $8 tickets for the friends of the cast . So, if you want to come, fill the CONTACT form on the website and I can put your name on my list. Then all you’ll need to do is to mention that you’re on Ege’s discount group list at the box office. And wink 🙂

Click HERE for ​more info.
​How to get there: http://www.lpac.nyc/directions

Fall started with Spolin-ist / Spolin-ist'le sonbahar!

I spent my september and early October in Turkey teaching and playing Spolin games. Happy to be spreading the work of this genius woman, I had the chance to travel outside of Istanbul and play in İzmir. Here are some snapshots from SPOLIN-IST.
Eylül ve Ekim ayında Türkiye’deydim. Kurucusu olduğum SPOLIN-IST ile Spolin oyunları öğretip oynadım. Bu dahi kadının yarattığı tekniği yaymaktan memnun olarak, İzmir’e de gitme şansım oldu. İşte SPOLIN-IST’in sonbaharından kareler:

Spolin Tekniği Eğitim Filmi

New York’ta çektiğimiz eğitim filmi, Spolin doğaçlamasının yaratılış süreci ve oyuncu, yönetmen ve eğitmenlerin bu tekniği nasıl kullandıkları, Spolin’in felsefesinin nerelere uzandığı ve SPOLIN-IST’in Türkiye’deki işlerinden bahsediyor. Bu playlistten 5 bölümlük filmi izleyebilirsiniz. İngilizce bölümler için altyazınız açılmazsa alt köşedeki CC’ye tıklayıp aktive edebilirsiniz. İyi seyirler!

Spolin Dogaclaması – New York'ta ilk deneyimler

Improvisation
Improvisation Class – Studio C

Spolin Doğaçlaması ile 2007’de tanıştım. New York’taki oyunculuk okuluna başladığımda korkulu rüyam doğaçlama derslerinde ‘Ne diyeceğim?’ di. Yazılı teksti ezberleyip oynamak bir nebze mümkün görünüyordu, ama doğaçlamak?! Hele hiç güvenmediğim ingilizcemle karşıdaki oyuncunun ne dediğini anlamazsam ne olacaktı?! Tüm bu korkularla ilk dersler başladı. Fakat dersler başlar başlamaz korkularım nereye gittiler bilmiyorum ama kendimi inanılmaz eğlenirken, karnım patlayana kadar gülerken, ve bazen de tüylerimi ürpertecek deneyimler yaşarken buldum. Daha sonraları anladığım; önemli olan neyi ne kadar bildiğin değil, bildiğin ve bilmediklerinle rahat olmandı.
İlk başta yaptığımız şeylerin Spolin Doğaçlaması olduğunu bilmiyordum, tıpkı okulun kurucularından biri olan Paul Sills in kim olduğunu bilmediğim gibi. Yaptığımız egzersizler çok keyifliydi, ve derslerin sonunda kendimi hafiflemiş ve ‘herşeyi yapabilirim’ gibi hissettiğimi hatırlıyorum.
Paul Sills-George Morrison-Mike Nichols
Paul Sills-George Morrison-Mike Nichols

Derken bir çarşamba günü okula misafir bir yönetmen geldi. (Her çarşamba Mike Nichols‘ın masterclass’ı olurdu, o gelemiyorsa bir misafir hoca/yönetmen konuk olurdu) 2. sınıftaki Nick ve Sydney misafir yönetmen icin bir sahne hazırlamışlar ve sahnede bir de garson karakteri varmış ama arkadaşları o gün okula gelmemiş, yemek arasında ‘Sen yapar mısın?’ diye sordular, ben de tamam dedim, herhalde bir tepsiyle birşeyler getirip götürecegim diye düşünerek… Sonra  teksti vererek beni dehşete düşürdüler, çünkü bir buçuk sayfalık bir bölümdü oynayacagım, sahnelerinin de sonu. Yani birçok gerçeğin ortaya çıktığı önemli bir bölüm. Sydney ve Nick benle o bölümü birkaç kez okudular, sonra kendi başlarına prova yapmak üzere uzaklaştılar. Ben dehşet içinde 20 dakika sonra başlayacak olan sahneye hazırlanmak için replikleri tekrar etmeye başladım. Ardından yönetmen geldi, sahnelerine başladılar, ben de kuliste girişimi beklemeye…
O 5-10 dakika içinde kuliste kendi kendime birşeyler yaptım. Neredeyim? Orayı görebilir miyim? Kokuları alabilir miyim? Sesleri duyabilir miyim? Bunların bana, bedenime etki etmesine izin verebilir miyim? Bir de sakız çiğniyordum, bana kısa sürede kendi normal halimden farklı olabilmek için fiziksel bir uğraş vermişti agzımdaki koca sakız (Daha önce hiç bir barda garsonluk yapmamıştım). Sıram geldi, sahneye çıktım, oynadık, sahne bitti, girişime güldüklerini hatırlıyorum, kazasız sonuçlandı sahne. Ders bittiğinde yönetmen gelip beni çok komik bulduğunu söyledi, arkadaşlarım ‘sahneyi çaldığımı’ (Burada bir oyuncu sahne içinde öne çıkınca öyle deniyor). Kısacası tahmin ettiğimden çok daha pozitif bir deneyim oldu bu apar topar çalışıp kendimi sahneye attığım minik rol.
Uh Oh! @NAW
Uh Oh! @NAW

Bu söylenenlerden sonra hemen ‘Ne yaptım da böyle bir sonuç aldım? Bunu hiç unutmamam lazım’ dedim kendi kendime. Ve kuliste yaptıklarımı hatırladım. Hepsi doğaçlama dersinin ilk haftalarında yaptığımız egzersizlerin bir uyarlamasıydı. Bu, benim için büyük bir aydınlanma oldu, ve bu aydınlanma ile beraber daha da özgür ve korkusuz doğaçlama deneyimleri yaşamaya başladım. Belki de SPOLIN-IST in temelleri o eski püskü dekor parçalarının, derme çatma bir tiyatro kütüphanesinin, bolca kablonun oldugu açık mavi kapılı kuliste atıldı…
Asagıdaki klipte, Cuma Gecesi Doğaçlama Gösterisinin başlangıcında o akşamın ekibi ile bir hikaye doğaçlıyoruz:

www.spolinist.wordpress.com
www.spolinist.com

Eylül’de sanatçılar için açacagımız atölyeler dısında kurumsal eğitimlerimizle de doğaçlamanın etki alanını genişletmeye hazırlanıyoruz. Oyuna katılın, deneyime atılın, kendinizi sasırtacaksınız…

"TITS" on NY Press

TITS, the show, is the brainchild of Ege Maltepe who is a Turkish actress from Tits - roportaj fotoTurkey who now resides in NYC. The comedy lecture takes on one of huMANity’s favored subjects: TITS.
It seems Ege stumbled upon the American [and perhaps global] fascination with this part of the female anatomy while joking around. She found that both women, as the owners, and most men; have something between a fascination and obsession with TITS.
Click here to read Mike Woods’ story on Queensbuzz.